Index: Sanat yapmaya başladığınızda kaç yaşındaydınız? Sizi sanat yapmaya çeken neydi?
Arslan: Doğduktan sonra onbir yaşına kadar ki sürecim Türkiye’nin doğusunda bulunan şehirlerden biri olan ve deprem bölgesinde yer alan Erzincan’da geçti. O yüzden güvenlik nedeniyle bazı dönemlerde haftalarca evimizin yakınındaki arazide, sadece çadırda kalmamız gerekirdi. Kağıt, boya malzemeleri yoktu, sadece yaşamsal zorunluluğu olan malzemleri yanımıza alırdık. O zamanlarda ev, sığınak dediğimiz yere ise koşarak girip koşarak çıkardık. Etrafımda hep bir “yapı kurumu”(construct) ve “yeniden yapım”(reconstruct) vardı. O zaman ürettiklerim daha çok sonradan tanımını koyabildiğim “Land art” denemeleriydi. Toprak, taş, dal, su, karlı arazi, buzlar, ekinler vs. aklınıza ne gelirse üzerine çizmek, şekil vermek, onların var olan döngüsüne müdahale etmek, düzenlemeler yapmak ve sonrasında geçirdikleri değişimi, süreci gözlemlemek… Bu bir çeşit doğayla oyun oynamaktı, ben yapardım o da tekrar değiştirirdi. Üniversitenin ilk yıllarında bu tip ekolojik çalışmalar ürettim.
Gelenek, inanç ve 1980 darbesi nedeniyle susulan, çocuklarına kendileri gibi sessiz kalmayı öğreten veliler arasında geçen dönemlerdi. Sanat yapma isteğim hep vardı ancak en çok da sanatın kodlarla, metaforik ve ironik anlatım yönü beni sanata itti. Kendimi ve çevremde olup bitenleri tanımlama sürecimi kayıt altına almak için bilinçli olarak tercih ettiğim bir yoldu.
Index: Eserlerinizde genellikle siyasi mesajlar görmek mümkün. Sanatınız ne zaman politik hale geldi? Etrafınızda olup bitenlere karşı bir cevap mıydı bu?
Arslan: Üniversite yıllarımda bir kadının sanat yapmasının pek de kolay olmayacağının altı sık sık çiziliyordu. Kadın ayrımı her yerde olduğu gibi sanatta da vardı. Aile, toplum ve devletle verdiğim kimlik mücadelesi sanat ortamında da karşımdaydı.Her yerde, her şeyle ve her şartta sanat yapılır anlayışıyla çalışmalarımı devam ettirmem de politik bir tavırdı.
Aile içi şiddet, çocuk olarak uğradığınız tacizler, kadın olarak hiç bir değerinizin olmaması, yokluk, eğitimdeki eksiklikler, kimlik ayrımları vs. Bu coğrafyanın sorunu olan her şey benim de geçmişim…Kişisel olan politiktir. Ben de bir sanatçı olarak var olan durumla ilişkimi, sorgulamalarımı, çalışmalarımla ifade etme yöntemini seçtim.
Kesin zaman verememekle birlikte sanırım çalışmalarımda gizli politik bir içerik hep vardı.
Özetle, kamusal alan-ev-modernite ilişkisini ve politikalarını sorgulayan, kişisel ve toplumsal kodlara referanslarla bir görsel dil oluşturmak istedim.
Index: Çalışmalarınızın önemli bir kısmında resim, fotoğraf ve video gibi farklı sanatsal araçlar başvurmanız dikkat çekiyor. Neden birbirinden farklı medyumlar kullanmayı tercih ettiniz?
Arslan: Ağırlıklı olarak edebiyat, felsefe, sanat tarihi dersleri aldım. İyi bir okuyucuydum ve resim yapardım. Lise yıllarımda ve sonrasında tuval yapım ve yerel resim galerisinde, daha sonra da dekorasyon yapan bir mimarlık şirketinde çalıştım. Okulda öğrenmenin olanaksız olduğu çok şey öğrendim. Aynı zamanda ressamlarla da çalıştım ve akademik desen, resim ve oyunculuk eğitimi aldım. Üniversite yıllarımda, dış ya da iç mekanlara yaptığım duvar resmi, denediğim duvar üzeri farklı teknikler ve cam gibi malzemelerle yaptığım işler sayesinde dekoratif olanın, hem içerik hem de teknik olarak neye karşılık geldiğini kavradım.
Türkiye’de güncel sanat üretiminin 1965 yılında ilk kavramsal çalışmalar yapılmış olsa da süreklilik gösteremediği için 1980’lerin sonlarında başladığını öne sürebiliriz ve bunda 1980 darbesinin büyük rolü var. Bu dönemde Türk modernizmi ve ona bağlı pentür geleneğinin sanat alanındaki hakimiyetinin olumsuz etkileri devam etmekteydi. Bu muhafazakar etkilerden biri sanat kurumlarının genç sanatçılara yer vermemesiydi.
1990’ların sonunda üretimine başlamış biri olarak, 1920’lerde Dada ve 1960’lardan itibaren gelişen kavramsal sanat, fotoğraftan videoya, hazır nesneden resme uzayıp giden eğilimlerimin kökenini oluşturuyor. Çok sayıda medyumu bir arada kullanarak ve yeni teknikler geliştirerek projenin içeriğinin belirleyici olacağı çok disiplinli bir yapıyı benimsedim.
Buna mekan seçimlerim de dahil oldu. İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte alanı nasıl tanımlayacağımıza, içerisinde nasıl konumlanacağımıza dair yaptığım çalışmalarım da oldu. Sanat galerileri dışında kamusal alanlarda çalışmaya ve çalışmalarımda biçim-öz-içerik oluştururken mekanın üretilecek işle bağını kuracak şekilde kurgularım.
Sezgisel olarak yada bir durumun sonucunda oluşan bir kavram ve sorular hakkında okuma ve araştırmalarımı yaptıktan sonra, kullanılacak medyumu içeriğe ve mekana göre belirlerim. Bu bir obje, hazır nesne, fotoğraf-video olabiliyor ya da geleneksel tekniklerin ve medyumların dışında içeriğe uygun bir teknik geliştiririm. Kişisel sergilerimde dahi sergide yer alacak her bir çalışmayı mekanda yerleştirilecek düzenlemenin bir elemanı gibi kurgular ve üretirim. Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya bir referans, hemen hemen tüm çalışmalarımda vardır.
Index: Alevi bir aileden geliyorsunuz. Alevilik, İslam’da heretik olarak görülüyor ve Türkiye’de de Alevilere yönelik yoğun baskılar var. Erdoğan’ın Türkiye’yi Sünnileştirmeye çalıştığı belirtiliyor. Türkiye’de din ve inanç özgürlüğü ne kadar daraldı ve siz bundan ne şekilde etkileniyorsunuz?
Arslan: Muhafazakarlar, Sivas’ta Madımak Oteli’nde 1993 yılında bir etkinlik için toplanan Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen aydınları, Alevi ve Ateist oldukları gerekçesiyle yaktılar. 33 Aydın ve 2 otel görevlisini hayatını kaybetti. Dava zaman aşımına uğradı. Şimdi o felaketin savunucuları şu anda yönetimde söz sahibi makamlardalar.
Belirtiğiniz gibi Alevilere karşı bir baskı hep var ancak günümüz Türkiye’sinde inanç özgürlüğü sorunu sadece artık Alevilerin sorunu olmaktan çıktı. Bu artık tüm sekülerlerin sorunu. Muhafazakarlar kendilerinden olmayan kerkesi, kendileri gibi olmaları ve yaşamaları için her alanda baskı altına almaya çalışıyorlar. Bundan 20-30 yıl önce seküler yaşam tarzi herkese dayatılırken şimdi muhafazakar kesim bu baskıyı yapıyor. Alevilerin hayatında gelişen veya değişen bir şey yok, hala kimliklerini gizlemek zorunda kalabiliyorlar.
Çağdaş akılcı yöntemleri görmek ve ilerlemek isteyen bir kesimin karşısında cahilce kararlarla yöneten ve yönetilmek isteyen bir kesim var. Sürekli size tehtitler savuran bir yönetimin içinde yaşamak anlamsız. Hayatımızı, insanlığımızı, aklımızı değersizleştiriyor. “Özgürlük”, “barış“ gibi kelimeleri sırf telaffuz ettiler diye koca bir toplumun önünde bazılarımız özgürlüklerinden ya da işlerinden edildiler.
Index: Çalışmalarınızda yaygın olarak kadınlara ve toplum içindeki cinsiyet ayrımcılığına yer veriyorsunuz. Bu mesaj sizin için neden önemli? Alevi bir kadın olmak bakış açınızı ve sanatınızı nasıl etkiliyor?
Arslan: Kadınların hakları konusunda çok fazla sorun var. Evde, işte, okulda aklınıza gelebilecek tüm alanlarda ataerkil söylem hakim. Bize sürekli nerede ne yapacağımızı ve ne yapamayacağımızı, nasıl itaat etmemiz, nasıl sevmemiz, nerede ne giymemiz, ne yememize kadar söyleyen devlet ve din yoluyla toplumda yer etmiş kültürel kodlar var. Her günümüz, insani haklarımız için en yakınlarımızla dahi mücadele etmekle geçmekte. Ben feminist bir sanatçıyım, kişisel referaslarımla ürettiğim için bir kadın, sanatçı, öğretmen ve bir kız çocuğu annesi olarak doğal olarak kadınlar, çocuklar ve tüm ötekileştirilenler benim de meselem.
Türkiye’ de sosyal olarak ötekileştirmeler, hakaret niteliği taşıyan söylemlere maruz kalmış olsam da Alevi bir ailede dünyaya gelmiş olmam konusunda kendimi şanslı görüyorum. Alevi aileler çocuklarını inanç özgürlüğüyle yetiştirirler ve inançları gereği herkesin inancına saygı duyarlar. Ayrıca muhfazakar İslamdaki gibi suret ve heykel yasağı yoktur.
Alevi bir ailede büyümüş olmam topkumdaki kimlik ayrımcılıklarının, devlet ve din politikalarını, öteki olmak, ötekileştirmeleri erken yaşta fark etmemde ve bu konuda duyarlılık geliştirmemde faydası oldu.
Index: Türkiye’de toplum giderek muhafazakârlaştıkça, sanatçılar nasıl susturuluyor?
Arslan: İktidar tarafından muhalilif, marjinal her düşünce hedef gösterliyor. Sanatçılar ve üretimleri itibarsızlaştırılıyor. Üretilen çalışmalar ya sansürleniyor ya da sanatçılar otosansür uyguluyor.
Galeriler, geçtiğimiz yıllarda İstanbul’un merkezinde mahalle baskısı uygulanarak içki içiliyor gerekçesiyle bir grup tarafından taşlı sopalı saldırıya uğradılar. Galeriler oradan ya taşındı ya da kapattılar. Hiç kimse bu olayda sorumluluk almadı ve kimseye hukuki bir işlem yapılmadı. Bazı sergilenen çalışmalara, farklı etkinliklerde saldırılar oldu ya da eserler kaldırıldı. Çağdaş sanat çalışmalarını anlamadıkları gibi bu alanda yapılan çalışmaları küçümseyecek yazılarla sosyal medya ya da iktidara ait yayınlarda açıklamalar yaparak kendi yandaşlarına açık açık hedef göstermekteler.
Geleneksel veya içeriksel olarak kendi söylemlerini desteklemeyen hiç bir sanat etkinliğine fon-maddi destek ayrılmıyor. Tiyatroların çoğu kapatıldı, sanat, koservatuar okullarının binaları boşaltılıyor. Okullarda akademisyenler ya görevlerinde alındı ya da görev yeri değiştirildi. Kamusal alandaki pek çok heykel kaldırıldı, akıbetlerinin ne olduğu belli değil. Yine kamusal alandaki heykellere muhafazakar kesim tarafından saldırıldı, zarar verildi. Sanat eserleri iktidar tarafından “Ucube” olarak nitelendirildi. Bu iktidar dönemi sırasında işi bilmez iktidar yanlılarına yaptırılan pek çok tarihi eser, restorasyon sırasında geri dönüşü olanaksız zararlara uğradı. Tarihi ve sanatta önemli bir yere sahip bazı binalar yıkıldı, “Atatürk Kültür merkezi” bunlardan biri. Meclis başkanı bir tiyatro gösterisinde kadın oyuncuları sahneden indirdi, kadınlar olmadan gösterim yapıldı. Devlete bağlı tiyatro, bale gibi gösteri sanatlarına pek çok gösterim sınırlamaları getirildi…
Index: Bu susturma çabaları çalışmanızı ve sanatsal üretimlerinizi nasıl etkiledi?
Arslan: Sosyal hareketlerden etkilenerek ürettiğim çalışmalarımında aynı zamanda sanatın sorgusunu yaparak yeni yöntemler üzerinde çalışıyor ve eğitimci yanımla da öğrencilerimle paylaşıyordum. Son yıllarda yaşadıklarımızın etkisiyle çalışmalarımdaki sunumlar da sertleşti. Örtbas edileni estetik dille görünür kılmaya yöneldim.
Index: Türkiye’den neden ayrılmaya karar verdiniz?
Arslan: Nefessiz kaldığınız bir yer oldu artık. Her şey her yer değişti. Hiç bir yer tanıdık değildi. Ülkenin belleği tek tek satılıp,yıkılıp yok ediliyor. Doğa da nasibini aldı, nehirler, dereler, göller, ormanlar, hazine arazileri, kültür miras alanları, hava,su, toprak, tohum…pek çoğu talan edildi.
Buna karşı ses çıkaranlar gecenin bir vakti evlerinden alınıyor ve aylarca bir iddianame hazırlanmadan içerde tutuluyor veya işinden edilebiliyor.
Ya susup boyun eğeceksin ya da gideceksin” Bir başkan düşünün ki kendisini seçen %50 ile diğer %50’ yi tehtit ediyor. Son zamanlarımızda sürekli bir yerlerde bombalar patlıyor, neredeyse her gün biber gazına maruz kalıyorduk, tomaların, çelik zırhlı polislerin arasında yürüyorduk.
Çocuklar ailelerinin izni alınmaksızın ders saatlerinde okuldan alınarak İktidar yanlısı bir vakfın ya da diyanetin düzenlediği toplantılara götürülebiliyor.
Türkiye bilime sırtını döndü, tüm müfredatlar değiştirildi. Nitelikli pek çok eğitimci görevinden edildi. “Dindar ve kindar” bir nesil yetiştirmek isteyen bir iktidarın elinde hızla orta çağ karanlığına doğru gitmekte.
Çocuklar ve kadınlara çok fazla cinsel saldırı ve şiddet söz konusu. Bu suçu işleyen “erkek” mahkemede kıravat taktığı için iyi hal indirimi alabiliyorken, kadın ya da çocuk kısa etek giydiği, gece dışarıda olduğu için gibi oldukça anlamsız gerekçeler de ağır tahrik sebebi olabiliyor. Yasalar kadınları ve çocukları korumazken, her fırsatta kadınlara iffetli olma dersleri veriliyor. Hükümet Feministleri hedef gösterici tavırla itibarsızlaştırarak söylemlerinin altını boşaltıyor.
Mahalle baskısı sessiz bir şekilde her yerde.
Biz feminist bir aile olarak kızımızın bilimden uzak, muhafazakar bir eğitimle yetişmesini istemedik. Ben de çalışmalarımı daha özgürce devam edebileceğimi, kendime otosansür uygulamayacağım, sanatımı geliştirebileceğimi düşündüğüm için ve tüm olup bitene seyirci kalmak, hiç bir şey yapamayarak orada olmaktansa taşınmayı tercih ettim.
Bizim gibi Türkiye’den ayrılıp, kariyerlerini bırakıp başka ülkelere taşınan çok fazla çağdaş düşünen aile var. Çocuklarını bu karanlık düzene mahkum etmek istemeyen aileler. Seküler kesimin özellikle beyaz yakalıları ülkeyi terk etmekte.
Yazar Tezer Özlü’nün dediği gibi “Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi”
Index: Artık Londra’da yaşıyorsunuz. Bu mekân değişikliğinin sanatınızı etkileyecek mi ya da etkilerse, sizce nasıl etkileyecek?
Arslan: Atölyem Türkiye’de, çalışmalarımın ve atölye malzemelerim de çoğu orada. Üretimimde var olan şartlar değişiyor, produksiyonum sınırlı, kısıtlı imkanlarımla üretmeye ve yaşamaya çalışıyorum. Burada üretilenleri takip ediyorum, üretim süreçleri ve işleyişlerini öğreniyorum.
Buraya geldikten sonra İstanbul’da bir solo sergi ve grup sergilerine katıldım. Burada da grup sergilerine davet almış olmam sevindirici, üretmem için iyi bir motivasyon sağlıyor. Londra’da çalıştığım sanatçılar, ve küratörler oldukça anlayışlı, iletişime ve paylaşıma açıklar.
Türkiye’den lokasyon olarak uzakta olsamda hala oraya ait meseleleri takip ediyorum. Her gün Şiddete (“Everyday Violence”) maruz kalmamız üzerine düşünüyorum ve okumalar yapıyorum. Her ne kadar ben “ gönüllü göçmen” statüsünde tanımlansam da zorunlu ve ya gönüllü göçün şiddet ve zulumle bağını odağıma aldım. Burada ürettiğim çalışmalarım bu doğrultuda ilerlemekte.
Index: Sanatınız ve verdiğiniz feminist mesajlar Türkiye’de nasıl karşılanıyor? İki ülke arasında bir fark görüyor musunuz ve, varsa eğer, neden kaynaklandığını düşünüyorsunuz?
Arslan: Burada ki sanat izleyicisi oldukça donanımlı haliyle çok rahat okuma yapıyorlar. Turkiye’de yaptığımdan daha az açıklama yapmam yeterli oldu diyebilirim. Genel olarak sanat izleyicisini bilgi yelpazesi geniş, feminist ya da diğer politik meselelerle ilgili bilgi sahibiler o yüzden empati kurabiliyorlar. Üretim metedodlarım aşina oldukları yötemler ve metaforlar. Çalışmalarım salt Türkiye’de karşımıza çıkan meseleler de değil, güncel ve uluslararası arenada da örneklerini gördüğümüz konular.